Randevu - Mehmet Sinan Gür

.

RANDEVU


Pek utangaç biriydi. Doğru dürüst bir arkadaşı yoktu. Bu yetişme biçiminden mi kaynaklanıyordu nedir, aslında o kadar aykırı bir insan değildi. Bir toplum içine girdiği zaman sözü dinlenirdi. Kendisini kabul ettirmek için bağırmasına, sinirlenmesine gerek kalmıyordu. Zaten onu düşünmüyordu bile. Savunduğu ve ortaya attığı fikirler akla yatan şeylerdi. Kendisinin de daha sonra farkına vardığı ikna edici bir yeteneği de vardı. Ancak bunlar onun ve herhangi bir insanın karakterinde yalnızca bir bölümü oluşturmaktaydı. Karakterinin diğer bir bölümünde, karşı cinsle ilişkilerde hiç iyi değildi. Binbir güçlükle başından bir evlilik geçmiş fakat sürdürememişti ve yalnız yaşıyordu. Sütten bir kez ağzı yanmıştı; şimdi sorunsuz yiyeceği yoğurdu üflemek zorunda hissediyordu.

Nasıl olduğunu kendisi de bilmiyordu. Belki eğrisi doğrusuna denk geldi, iyilik perileri bu saf ve temiz Anadolu çocuğuna bir şans daha tanımak istediler. İnternet'te bir kızla tanıştı. Chat yapmak e-posta alıp vermek aslında o kadar zor bir şey değildi. Çünkü bırakın görmeyi karşıdakinin sesi bile gelmediği için elektriksel etkileşim sıfır noktasında duruyordu. Yalnızca elektroniksel ilişki vardı. Böylece aklı beyninden çıkmadan düşündüklerini kız arkadaşına aktarabiliyordu.

Fakat ne zaman ki iş ciddiye bindi, bizimkinin eli ayağı birbirine girdi. 'Chat'leşirken birbirlerine nerede oturduklarını sormuşlar ve çok yakında olduklarını anlamışlardı. Öyle ki gezmeye çıktıkları yerler aynıydı. Hatta belki bilmeden birbirlerini görmüş bile olabilirlerdi. İlk randevu isteği kimden geldi tam anlaşılamadı. Şaka yollu öyle bir şeyden söz etmişlerdi galiba. Durumun ciddileşmesi karşılaştıklarında ne içeceklerine karar verme aşamasında oldu. Daha ilk atılan adımlarda sorunlar da birlikte başlıyordu. Çocuk sigara içmiyordu, kız içiyordu. Çocuk dondurma seviyordu, kız ise nefret ediyordu. Eh, ne yapalım, o zaman başka bir şey yer veya içerlerdi. Bu bile şaka gibiydi, çocuk için atlatılacak onu strese sokmayacak bir durumdu; ta ki kız ona cep telefonunu verene kadar... Bir anda İnternet'in sahte, sanal boyutundan yaşamın gerçek boyutuna geçmişlerdi.

Doğal olarak çocuğun kızı davet etmesi gerekiyordu. Ancak bu onun için pek de hesapta olmayan bir gelişmeydi. Bazı insanlar yükseğe çıkıp aşağıya bakamazlar. Bazı insanlar da uçağa binemez. Çocuğun da kızlara karşı böyle bir korkusu vardı. Buna kısaca kız korkusu diyebiliriz. Evet, başkalarının yükseklik korkusu olduğu gibi bu çocuğun kız korkusu vardı. Neden böyle olduğunu, bu bir hastalıksa nasıl düzelmesi gerektiğini kendisi de bilmiyordu. Sebep yalnız boşandığı karısı değildi, çünkü onunla evlenmeden önce de böyleydi. Çok kez kalbi incinmişti. Hele öğrencilik sırasında biri vardı ki bir türlü unutamıyordu.

Genç adam telefonu bir kağıda yazdı ve kara kara düşünmeye başladı. Bir süre kendi kendine işini bahane ederek aramadı. Telefonu alalı on gün olmuştu. Aramasa kıza ayıp olacaktı. Önceki deneyimlerine dayanarak biliyordu ki arasa dili dolaşacak, doğru dürüst konuşamayacaktı. Bir akşam telefonun başında bir saat kadar telefonla bakıştıktan sonra bütün cesaretini toplayarak ve birkaç kez derin derin nefes alarak önündeki numaraları tuşladı. Telefon birkaç kez çaldıktan sonra karşı taraftan bir genç kız sesi uykulu uykulu konuştu.
- Efendim?
- Ehm... İyi akşamlar, Kemal Hürol ben...
Karşı taraftan çığlıkla kahkaha arası bir sevinç sesi geldi. Çocuk iliklerine kadar titredi. Yapmıştı işte! Aramıştı! Becermişti, sonunda kırılacak bir şeyleri kırmıştı! (Bu akşam çok ünlem işaretliyiz) Ancak daha kırması gereken çok şey vardı. İkisi de kısa bir süre konuşmadan durdular. Sessizliği çocuk bozdu. Dereden tepeden konuştu. Lafı uzatmadan kıza da fazla fırsat tanımadan konuşmayı bitirdi ve küt, telefonu kapattı. Neyse ki zar zor yeniden arayacağını söylemişti.

Genç adam telefonu kapattıktan sonra evin içinde zıplamaya başladı, taklalar attı, duvarları yumrukladı ve ancak sakinleşebildi. Aniden kızı çay içmeye davet etmediğini hatırladı. Biraz canı sıkıldıysa da gelecek sefer durumu düzeltebileceğini düşünerek kendisini avuttu.

Fakat bu iş nasıl olacaktı? Nasıl karşılaşacaklardı? Birbirlerini hiç görmemişlerdi. Ne yani elinde bir demet çiçek mi tutacaktı? Bunu öleceğini bilse yapamazdı, yapmazdı değil, ya-pa-maz-dı. Peki üstündekileri mi tanımlayacaktı. Tipini mi anlatacaktı? "Kot pantolon giyiyorum. Spor ayakkabılarım var, üzerimde de kareli bir gömlek var. Uzun boyluyum, bıyıklıyım, saçlarım biraz döküktür, esmerim, ön dişlerimden biri de yoktur." Yok, olacak şey değildi. Başka bir çözüm olmalıydı. Çözümü hiç kimsenin uğramadığını bildiği bir yerde randevu vermekte buldu. Birbirlerini kolayca tanıyacaklardı, çünkü orada onlardan başka kimse olmayacaktı.

Yenmesi gereken bir şey daha vardı. Açık ve seçik bir şekilde eşekliğini yenmeliydi. Böyle birini aramamak eşeklikti çünkü. Çocuk kızı aradan ancak 15 gün geçtikten, büyük iç çekişmelerinden sonra yeniden arayabildi. Merhabalaşmalardan sonra buluşacakları yeri söyledi.

- Kültür Merkezinde buluşalım. Ben bir başıma oturuyor olacağım. Başka da kimse olmayacak. Kızdan da olumlu yanıt geldi. Gene çok kısa bir konuşmadan sonra telefonu kapattı. Randevusuna giderken özel bir hazırlık yapmadı yalnızca gözlüklerini takıp takmamakta tereddüt geçirdi. Gözlüksüz de görüyordu ama biraz zorlanıyordu.

Çocuk randevusuna giderken bir aksilik oldu. Yolda yürürken her zaman burkulan ayağını burktu. Canı çok yandı. Gidemeyebileceğini düşündü ama gitmemek olmazdı artık. Topallaya topallaya yola devam ederken bir yandan kendi kendine söyleniyordu. "İşte ben kör, topal, dişsiz bir adamım. Böyle de randevuya mı gidilirmiş..." Randevu hakkında hala korkusu vardı. Ya kız ondan hoşlanmazsa? Ya hoşlanırsa? Ya o kızdan hoşlanmazsa? Çirkin, göbekli, uzun veya kısa bir kız çıkarsa? Peki ya hoşlanırsa? En çok bundan korkuyordu.

Kültür Merkezi çocuğun her zaman gittiği bir yerdi. Orada dostlar edinmişti. Kızı beklerken yalnız olacağı konusunda yanılmıştı. Merkeze ulaştığında gördüğü yaşlı bir dostunun masasına oturmak zorunda kaldı. Konuşmaya başladılar.

- Nasıl toplantılar devam ediyor mu?
- Ediyor ama bu dönem henüz başlamadı.
- Dil kursları da vardı galiba.
- Evet ama o da başlamadı. Birazdan bir arkadaşım gelecek Onun için geldim bugün.
- Kız mı erkek mi?
- Kız.
- Ben sizi meşgul etmiş olmayayım.
- Hayır estağfurullah. Geldiği zaman biz ayrı otururuz. Şimdi vakit var.
- Özel bir arkadaş mı?
- Hayır, daha yeni tanıştık.
- Eh, haydi bakalım. Ben istiyorum ki sen iyi olasın. Sen çok iyi bir çocuksun. Yalnız yaşamana üzülüyorum.
- Teşekkür ederim fakat bu şimdi öyle özel bir karşılaşma değil. Yalnızca görüşeceğiz.
- Nasıl tanıştınız?
Çocuk bir an durakladı. Nasıl tanıştıklarını söylemek istemiyordu. Böyle oturup onunla konuştuğuna da pişman olmuştu ama artık yapacak bir şey yoktu. Yaşlı adam devam etti.
- Söylemek istemiyorsan söylemeyebilirsin.
- İnternet'ten....
Çocuğun saklısı gizlisi yoktu. Her şeyi aptallık düzeyinde hep prestroyka prensipleri içinde görürdü. O yüzden randevu için böyle bilindiği bir yeri seçmişti; aynı prensiple sorulan sorulara yanıt veriyordu. Bu sırada bulundukları yere bir kız yaklaştı. Çocuk bir şeyi daha ağzından kaçırdı.
- Bu kız olabilir.
- Daha birbirinizi görmediniz mi?
- Hayır.
- Peki nasıl bileceksiniz?
- Ben onu gördüm. Yani fotoğrafını. Üstelik o ise şimdi telefonu öttürecek. Demeye kalmadan kızın telefonunu kullandığı görüldü ve çocuğun telefonu çaldı. Çocuk telefonu açmak yerine el salladı. Yerinden kalktı. Kalbi küt küt atıyordu. Daha sonra, kıza doğru yürürken yaşlı adamla vedalaşıp vedalaşmadığını anımsamadığını fark etti.

Yaşamlarında ilk kez karşılaşan iki kişi selamlaştılar, el sıkışıp boş bir masaya oturdular. Bir süre konuşmadan fakat huzursuzca gülümseyerek birbirlerine baktılar.

Korktuğu şey başına gelmişti.


M. Sinan Gür ©2001


M. Sinan Gür ©2001

Sinan Gür'den başka yapıtlar
M. Sinan Gür'den başka yapıtlar


Yazarların tüm hakları saklıdır. Yazarların yazılı izni olmadan basılması, kopyalanması, iletilmesi, elektronik veya başka ortamda kısmen veya tamamen yeniden yayınlanması yasaktır.


Sahaflar konuk yazarara açıktır.
Lütfen özgün yapıtlarınızı gönderiniz